13 Mayıs 2014 Salı

AYASOFYA MÜZESİ

Ayasofya eski çağlarda bile dünyanın sekizinci harikası olarak kabul edilen bir mimaridir. İstanbul‘un en turistik yapılarından olan müze bu gün de en önemli müzelerin başını çekmektedir. Yapıldığı 360 yılından beri onca badire atlatan yapı birçok kez yenilenmiş ve bugüne kadar gelmiştir.
Dönemin tarihçisi Sokrates’in aktardığına göre ilk bina Artemis Tapınağı’nın kalıntıları üzerine kurulmuş ahşap bir yapı olarak inşa edilmiş. O dönem bölgenin en büyük kilisesi olarak adlandırılan bu yapı 404 yılında çıkan bir yangınla kül olmuş. Binanın ikinci inşasında yine ahşap bir çatı tercih edilse de duvarların taş olmasına dikkat edilmiş. İkinci bina da 532 yılında yakılmış.
Tarihi yapının bu iki inşasında da o dönem hiç alışkın olunmayan bir düşünce kabul edilmiştir. Yapıdaki çeşitli motiflerle anlatılan bu düşünce “İsa ile Tanrı’nın aynı olmadığı” düşüncesidir. Bunu söyleyenler aforoz edilmiş ve kayıtlardan silinmesi için tarihçilere baskı yapılmıştır. Ne var ki; 13. yüzyılda ilk dönem Ayasofya motiflerinin yorumlanması sonucu bu düşünceye ait kayıtların tespiti yapılmıştır.
Ayasofya Müzesi
Ayasofya bugün bildiğimiz mimari özelliklerine büyük ölçüde üçüncü inşasında kavuşmuştur. Binanın inşası dönemin en büyük mimarlarına bırakılmıştır.  532 yılında temelleri atılan kilise uzun süre bölgenin en büyük ve en gösterişli binası olarak zirvede kalmıştır.  Kilise 1453 yılında Osmanlı Devleti’nin İstanbul’u almasıyla camiye çevrilmiştir. Bugün müze olarak halka açık olan tarihi yapı hem İslam hem de Hristiyan dünyasından önemli izler taşır.
Ayasofya Müzesi İç Görünüm
Kilisenin dışında Sultan Selim (II) ile birlikte dört tane daha padişah türbesi bulunmaktadır. Kilise camiye döndükten sonra yapılan minarelerden bir tanesi daha önce tarihlendirilse bile Mimar Sinan’ın tarzına benzemektedir.
Ayasofya’nın iç kısmında ise onca tarihi izlerin içinde en çok dikkat çekeni I. Mahmud Kütüphanesi. Burası çiçek motiflerinin süslediği bir koridorla iki kısma ayrılıyor; okuma kısmı ve kitapların olduğu kısım. Yapının iç kısmında dikkati çeken bir diğer şey ise bronz levhalarla kaplı, ortası oyulmuş bir sütun. Bu sütun zamanla kutsallaştırılmış ve Dilek Sütunu olarak adlandırılmış.

Ayasofya Giriş Ücretleri / Ulaşım / Ziyaret Saatleri

Ayasofya şu anda müze olarak halka açık durumdadır. Eğer Müzekart sahibi değilseniz giriş ücreti 25 TL’dir. Bir Müzekart edinmişseniz ücretsiz olarak ziyaret edebilirsiniz. Pazartesi günleri hariç her gün ziyaretçilere açık olan müzeye ulaşım ise Avrupa yakasından pek çok biçimde mümkündür. İstanbul’un önemli bir merkezinde bulunması ve büyük bir turizm potansiyeline sahip olması toplu ulaşım olanaklarını çoğaltmıştır.
Toplu taşıma tercih edilmişse tramvay her koşulda Ayasofya yolunda kullanılması zorunlu bir araçtır. Bağcılar ve Kabataş arası çalışan tramvaydan Gülhane veya Sultanahmet duraklarında inilmesi müzeye ulaştıracaktır. Tramvaya uzak bir noktadan geçecekseniz Eminönü otobüsleri ile tramvay aktarması da yapılabilir. İstanbul’un her bölgesinden Eminönü istikametine otobüs bulabilirsiniz. Bununla beraber Anadolu yakasından vapurla Eminönü tarafına geçip buradan tramvaya binmek mümkündür.  Halkalı Sirkeci Banliyö Treni de Eminönü tramvay durağına ulaştırmaktadır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder